Ulusun partisi olarak temel ilkelerimiz aşağıdaki manifestomuzda toplanmıştır.
- Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü tartışılamaz. Bu ifadedeki ülke deyimi Türkiye Cumhuriyetinin mevcut hukuki (de jure) sınırlarını ve millet deyimi de etnik ve dini köken ayrımı olmaksızın kendisini Türkiye Cumhuriyeti ülkesi ve bayrağına bağlı hisseden herkesi kapsamalıdır.
- Türkiye Cumhuriyetinin demokratik, sosyal ve laik bir hukuk devleti olma özelliği vazgeçilmezdir.
- Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu ve bu egemenliğin hukuk çerçevesinde belirlenen esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanılacağı prensibi esastır. Egemenliğin kullanılmasının hiçbir suretle belli bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılması söz konusu olamaz. Hiçbir kimse, zümre veya organın, milletin egemenliği prensibine her ne şekilde olursa olsun aykırı olacak şekilde ihdas edilmiş bir devlet yetkisi kullanamayacağı prensibi benimsenmelidir.
- Türkiye Cumhuriyetinin yönetim tarzı Atatürk ilkelerinin ışığında ve çağdaş bilim ve teknolojinin gösterdiği yönde ülkenin kısa ve uzun vadeli çıkarlarını koruyacak şekilde, çevremizde ve dünyada barış ve huzurun sağlanması ve ülkemizde ve dünyada refahın artırılması amacına uygun olarak planlanmalıdır.
- Toplumsal refahın toplum katmanları arasında dengeli şekilde bölüşümünün sağlanması için gerekli tedbirlerin alınması devletin asli görevleri arasında olmalıdır.
- Türk kadını, tıpkı erkekler gibi, toplumsal hayatın her alanında ön planda yer almalı ve uygar dünyanın ihtiyaç duyduğu eğitim ve kültür düzeyiyle iş ve siyaset alanında hak ettiği mevkiye gelmelidir. Ulu Atatürk’ün dünyanın pek çok ülkesinden çok daha önce Türk kadınına tanıdığı hakların bilinmesi ve benimsenmesi gereklidir. Bu konuda gerekli çabanın gösterilmesi bütün toplumu, özellikle de gelecek kuşakları yüceltecektir.
- Toplumun tamamının hakettiği eğitimi alarak yetenek ve eğitimine uygun bir alanda çalışması ve üretmesi bir zorunluluktur. Özellikle teknolojik bir devrim ve dönüşüm yaşanan bu günlerde özellikle genç kuşakların eğitiminin çağdaş bilim ve teknolojiden azami yararlanarak ürün, bilgi ve hizmet üretmeye yönelik olması gereklidir.
- Sanat toplumun gelişmesinin tartışılmaz bir göstergesidir. Yüce önderin dediği gibi “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir”. Sanatın toplumda gelişmesi için özgür düşünmeye ve üretmeye açık bir ortam ve altyapı gereklidir.
- Genç kuşakların vizyonu açık ve çok boyutlu düşünceye sahip olması ancak dogmatik kalıplardan kurtulmaları ile mümkündür. Bu nedenle genç düşüncelerin özgürce gelişmesini sağlayacak ortamlar oluşturulmalıdır.
- Günümüzde bilgiye erişim çok kolaylaşmış ve üretilen bilgi miktarı hayal edilemeyecek boyutlara ulaşmıştır. Bu ortamda doğru ve ihtiyaç duyulan bilgiye erişmek ve bu bilgileri uygun şekilde kullanabilmek yeteneği öğretim sisteminin bir parçası olmalı ve öğrenimin amacı “bilgi öğretmek” değil, “ihtiyaç duyulan bilgiye ulaşmak onu doğru şekilde kullanmayı öğretmek”şekline dönüştürülmelidir.
- Toplumsal huzurun sağlanması, çeşitli toplum kesimleri arasında rekabetin değil uyumun artırılması ile olur. Toplum kesimleri arasındaki engellerin ve rekabetin azaltılarak toplumsal ahengin sağlanması, toplum eğitiminin bir parçası olmak durumundadır. Bu konuda iletişim kanallarının etkili kullanımı ve refahın arttırılarak hakça bölüştürülmesi ile toplumsal ahengin yakalanması sağlanabilir.
- Sağlıklı olmak deyimi hasta olmamayı değil; bedensel, ruhsal ve sosyal tam bir iyilik halini ifade eder. Bu kapsamda bedensel, ruhsal ve sosyal koruyucu tedbirlerin alınması ve sağlık kurumlarının kapısındaki yığılmaları azaltmaya uğraşmak yerine sağlık kurumlarına olan ihtiyacı azaltıcı politikaların izlenmesi gerekecektir. Bu konuda sağlık hizmetlerinde dünyadaki teknolojik ve idari dönüşüm ile uyumlu adımlar atılmalıdır.
- Adalet toplum sağlığının önemli bir parçasıdır. Hukuki olmakla adil olmak arasındaki farkın giderek azaltılması sağlanmalı ve hukukun hızlı, düzenli ve vicdana uygun şekilde işlemesini sağlayacak altyapı oluşturulmalıdır. Unutulmamalıdır ki, adaletin gücü tatmin edici olmazsa güçlünün hukuku işler.
- Tarımsal üretimin giderek endüstriyel hale geldiği günümüzde tarımsal işletmelerin profesyonelleşerek verimlilik ve maliyet açısından optimize edilmeleri sağlanmalı ve ülkemiz gıda alanında dışa bağlı olmaktan kurtulmalıdır. Bu anlamda endüstriyel nitelikteki tarımsal üretim teşvik edilirken, küçük çiftçinin de ekolojik ve organik butik üretime yönlendirilmesi ve ortaya çıkan ürünün katma değerinin artması ile gelirinin artırılması sağlanmalıdır.
- Endüstriyel üretimin temel hammadde aşamasından son ürüne kadar her alanda örgün şekilde planlanması ve pazar ihtiyaçlarına göre dinamik organizasyonu sağlanmalıdır. Bu konuda teknolojinin imkanlarından yararlanmanın yanısıra, yüksek katma değer oluşturabilecek nitelikli insan gücü yetiştirmek için gerekli tedbirler alınmalıdır.
- Hizmet sektörünün kalitesinin ve verimliliğinin arttırılması yine iyi bir organizasyon altyapısına ve nitelikli elemana bağlıdır. Bu konuda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
- Vergi yükünün toplumda adaletli dağıtılması sağlanarak dolaylı vergilerden doğrudan vergilere geçilmesi ve kayıtdışılığın azaltılması esas olmalıdır. Her erişkin vatandaşın mükellef olması, vatandaşın ödediği verginin nereye harcandığının da takipçisi olması anlamını taşır.
- Devlet gelirlerinin elde edilmesi ve harcanması konusunda titizlik ve şeffaflığa önem vermek bir zorunluluk ve vicdan borcudur.
- Ucuz ve hızlı ulaşım ve lojistik sağlayacak altyapı oluşturulmalı ve çağın gereklerine göre hem teknik, hem de idari gelişmelere ayak uydurulmalı ve hatta önderlik edilmelidir.
- İletişimin çağın gerektirdiği şekilde hızlı, düşük maliyetli ve geniş kapsamlı olarak sağlanmasına büyük önem verilmelidir.
- Toplumun gelişmesi için enerji vazgeçilmezdir. Enerji üretiminde doğaya zarar vermeyen dönüşebilir kaynaklara giderek daha fazla önem verilmeli ve enerjinin üretimi ve tüketiminde verimlilik ve zararsızlık prensipleri ön plana alınmalı, ayrıca ülkemizin enerji hususundaki dışa bağımlılığı azaltılmalıdır.
- İnanç ve vicdanın birbiriyle çelişmeyecek bir şekilde gelişmesi sağlanması ve farklı inançların birbiriyle rekabetten uzaklaştırılması ön plana alınmalı, inancın belli bir kesim veya zümrenin baskı aracı haline gelmemesine dikkat edilmelidir.
- Toplumun ilerlemesi ancak bilgi ve teknoloji üretimi ile mümkündür. Bunun için araştırma ve geliştirme faaliyetlerine önem verilmesi ve bilgi üreten bir toplum haline dönüşülmesini sağlayacak bir yapı oluşturulması sağlanmalıdır.
Yukarıda sayılan alanlarda ve akla gelebilecek diğer hususlarda ülkemize gerekli gelişmeyi sağlayabilecek iyi yetişmiş insan gücü mevcuttur. Bu iyi yetişmiş insan gücünün içindeki potansiyeli açığa çıkararak Ulu Önderin “muasır medeniyet seviyesine erişmek”şeklinde özetlediği noktaya gelebilmek için işbirliği içinde özveriyle emek harcaması gerekmektedir.
Bu hareketle amacımız, ülkesine hizmet arzu ve kapasitesine sahip insanların bir araya gelmesini sağlamak ve günlük kısır siyasi çekişmelerin dışında kalarak yukarıda sayılan hedefler için gerekli fikir gücünü oluşturmalarına zemin hazırlamaktır. Belli prensiplere sadık kalınarak ve rekabet değil işbirliği halinde programlar ve önerilerin gerekçeleri, hedefleri ve her anlamdaki maliyetleri ile hazırlanması ve uygulama zeminlerinin oluşturulması ana maksadımızı oluşturur. Dolayısıyla ülkesi için birşeyler yapma kapasite ve arzusuna sahip her birey bu hareketin doğal bir parçasıdır. Tarihi övmek veya yermek değil, geçmişten çıkartılan derslerden öğrenerek geleceği çizmek için gayret göstermek hedefimizdir.